Çocuklarda ampütasyon, süt dişlerinin işlevselliğinin devam etmesi için uygulanan bir tedavi yöntemidir. Çocukların dişlerinde meydana gelen çürükler, dişin merkezine kadar ilerlemiş ve dişi besleyen yapılara (sinirlere) ulaşmışsa ampütasyon yapılarak çürük oluşumuna neden olan bakteriler uzaklaştırılmakta. Bu nedenle çocuklarda ampütasyon tedavisi önemli bir yere sahiptir.
Çocuklardaki süt dişleri yetişkinlerde olan kalıcı dişler kadar dayanıklı değillerdir. Bu nedenle fazla şeker yemek, ağız ve diş bakımını aksatmak veya yetersiz yapmak gibi etkenlerden dolayı süt dişleri daha kolay çürümektedir. Daha kolay çürümesi demek çürüklerin diş sinirlerine daha hızlı ve kolay şekilde ulaşması anlamına gelir. Eğer diş canlı yapısını kayıp ederse, şişmeler ve ağrılar başlar. Bu belirtiler ile diş hekimine başvurulduğunda ise kanal tedavisi değil çocuklarda ampütasyon tedavisi yapılarak, sorun çözüme kavuşturulur.
Çocuklarda Ampütasyon Tedavisi Uygulanışı
Çocuklara uygulanan ampütasyon tedavisi çoğunlukla süt azı dişlerine uygulanırken, 6 yaş dişleri olarak bilinen kalıcı ve büyük azı dişlerine yapılmakta. Süt dişlerine uygulanan ampütasyonda, çürüyen diş dokusu ve bu dokunun zarar verdiği sinir ve damarlar uzaklaştırılarak tedavi amaçlanır. Dişin canlı kalması ve ağız içinde işlevselliğinin devam etmesi ampütasyon tedavisinin amaçlarındadır. Çocuklarda ampütasyon tedavisi yapılmadan önce ilgili dişe anestezi yapılır. İşlem sırasında herhangi bir ağrı duyulmaz.
Tedavi esnasında hekim dişin görünen yerlerdeki kronları ve çürükleri titizlikle temizler, ayrıca sinir dokusuna girerek temizliğini sağlar. Ancak köklerde olan sinirlere ve damarlara dokunulmaz. Tedavi sırasında dişe özel sıvılar enjekte edilmekte. Dişin dolgusu ise normal dolgular gibi yapılmaktadır. Ampütasyon tedavisi iki şekilde yapılabilir. Bunlar; süt dişlerine ampütasyon ve normal dişlere ampütasyon tedavisidir. Bazı vakalarda enfeksiyon çok fazla ilerlemiş olabilir. Bu gibi durumlarda dişin çekilmesi ve ardından yer tutucu tedavisi gündeme gelebilir.
Ampütasyon Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmeli?
Çocuklarda ampütasyon tedavisine başlanmadan önce hekim dişte oluşan çürüğün ne kadar ilerlediğine ve sinirlerin ne durumda olduğunu detaylı olarak incelemek ister. Diş çekimi gerekiyorsa panoramik röntgen ile görüntüleme yapılmalı. Alttan gelen kalıcı dişin yapısı ve durumu ayrıntılı incelenerek, süt dişinin kökü kalıcı dişe ne derece etki ediyor diye araştırılmalıdır.
Gereken tedavi yapılmazsa yani süt dişi ampütasyon tedavisi veya yer tutucu tedavileri yapılmazsa; dişlerin çekilmesinden dolayı her iki tarafta boşluk oluşacak ve dişler bu çekim boşluklarına eğilecek veya bu boşluklara doğru ilerleme yapabileceklerdir. Ayrıca altta olan ve gelecek dişin ihtiyacı olan yerde bu şekilde kayıp edilmiş olur. Bu durum ise dişlerde çapraşıklık ve ordonti problemlerine neden olarak ek tedaviler getirecektir. Süt dişlerin işlevselliği ve kalıcı dişlerin sağlığı için kesinlikle ampütasyon gerekmekte.
Süt Dişlerine Yapılan Ampütasyon Tedavisi Ağrılımı?
İşlem lokal anestezi kullanılarak yapılacağı için herhangi bir ağrı veya acı hissedilmez. Aslında bu işleme yarım kanal tedavisi gibidir. Yani yarı kanal yarı dolgu işlemidir. Kanal tedavisine göre daha kısa süren ve basit bir işlemdir.
İşlem Sonrası Ağrı Olur mu?
Ampütasyon tedavisinden sonra bir iyileşme dönemi olacaktır. Diş çekimi veya kanal tedavisi sonrasında yaşanan ağrı gibi ağrılar söz konusu değildir. Sadece tedavi sonrasında dişte hassasiyet meydana gelecektir.
Sindirim sisteminin başlıca organlarından biri ağızdır. Ağzı içinde ki tükürük bezleri tarafından üretilen tükürük, yiyeceklerin rahat öğütülmesinin yanında ağız içinde ki hijyenin sağlanmasına yardımcı olur. Ve ağız içinde bakterilerden kaynaklanabilecek problemlerin önlenmesi gibi birçok koruyucu işleve de sahiptir. Bazı durumlarda tükürük bezleri yeterince tükürük üretemediği için ağız içinde ki nemlilik azalır. Bu durum alışılmadık bir durum olduğu için oldukça rahatsızlık verici bir olabilir.
Ağız kuruluğu adı verilen durum ağızda yeterince tükürük olmaması durumu çok basit sebeplerden de olabilir. Ama büyük hastalıkların bir öncü habercisi olma ihtimalide vardır. Şeker ya da tansiyon gibi hastalıklardan, ağız içinde oluşmuş basit bir enfeksiyona kadar pek çok durum ağız kuruluğu yapabilmektedir. Eğer ağız kuruluğunuz varsa bir dahiliye uzmanına giderek gereken testleri yaptırıp kolayca bir hastalığınız olup olmadığını bulabilirsiniz.
Ağız Kuruluğuna Neden Olabilen Hastalıklar
Ağız kuruluğu birçok hastalıktan dolayı olabilmektedir. Ama hastalık ihtimalini düşünmeden önce yaşam tarzını yeniden değerlendirmeniz en doğrusu olacaktır. Eğer yoğun bir tempoda çalışıyorsanız fark etmeden sürekli ağzınızdan nefes alıyor olabilirsiniz. Bu durum ağız kuruluğu yapabilir. Ayrıca gün içinde 2 litreden daha az su içmek kahve ve sigara gibi ürünleri tüketmek de ağız kuruluğu yapabilir.
Sürekli kullandığınız ilaçlar varsa onlarında prospektüsünü iyi incelemenizi tavsiye ederiz çünkü bazı ilaçlarda ağız kuruluğuna sebep olabilmektedir. Bunların yanında bazı enfeksiyon kaynaklı hastalıklar, kistik fibroz gibi genetik olarak aileden gelen, ciğerleri, sindirim sistemini etkileyen hastalıklarda kuruluk yapabilir. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, anemi gibi hastalıklar vardır. İlk başlarda sinsi bir şekilde ilerleyen ve kendini hemen belli etmeyen bu hastalıklarda ilk etapta kendini ağız kuruluğuyla belli edebilmektedir.
Ağız Kurluğu Kendini Nasıl Belli Eder
Ağız kuruluğu problemi, eğer birtakım hastalıklardan kaynaklı ise yan semptomlar geliştirebilir. Örneğin ağız içinde ki bir enfeksiyondan kaynaklanan ağız kuruluğu problemi olabilir. Bu durumda ağzınızın içinde ve dilinizde renk değişimleri ya da dil üstünde pütürlü bir yapı görülebilmektedir. Ağız kuruluğuna dudaklar da oluşan yaralar, dudaklarda çatlakların oluşması gibi durumlar eşlik ediyorsa yine bir enfeksiyon durumundan söz edebiliriz. Bunun yanında bazı ağız kuruluğu durumları eğer gerçekten ciddi bir sorunsa başka belirtilerde gösterebilmektedir.
Sık sık su içme ihtiyacı hissetmeniz, ağız kuruluğunun yanında boğazda ve dil üstünde yanma, seste kısılma olması gibi durumlar ağız kuruluğunun ciddi bir durum olduğunu gösteren belirtilerdir. Daha ağır seyreden durumlarda buna konuşmada zorluk, tat almada sıkıntı gibi durumlarda eşlik edebilmektedir. Eğer bu şikayetler kısa süre içinde geçmiyorsa bir doktora görünmeniz gerekmektedir.
Ağız kuruluğu insanların bolca su içerek üstesinden gelmeye çalıştığı bir durumdur. Eğer ağız kuruluğunun yanında başka bir belirti görülmüyorsa çoğu kişi bu durumu ciddiye almamaktadır. Ve yaşam kaliteleri çok etkilenmediği için uzun süreler boyunca ağız kuruluğuyla yaşamaktadır. Ama aslında ağız kuruluğu ciddi hastalıkların habercisi olabileceğinden vakit kaybetmeden bir hastane de yapılacak tetkiklerle arkasında ki nedenler çözümlenmelidir.
Örneğin şeker, tansiyon, anemi gibi hastalıklar hemen tespit edilip tedavisine başlanırsa hastalığın kişinin hayatını güçleştirecek noktaya gelmesi önlenebilir. Sadece ilaçla müdahale edilerek tedavi edilecek noktadayken müdahale edilebilir. Yine kişilerin haftalarca yemek yemesini konuşmasını etkileyen ağız içi enfeksiyonları da kendini ağız kuruluğuyla belli etmektedir. Ağız kuruluğu probleminizi geçiştirmemelisiniz. Ve evde kendiniz buna çözüm bulmaya çalışmak yerine, çareyi hastanelerde ki uzman ellerde bulmayı denemeniz en doğrusu olacaktır.
Ağız Kuruluğu Tedavisi
Ağzı kuruluğu tedavisinde en önemli adım tetkiktir. Doktorlar öncelikle ağız kuruluğu şikâyeti ile gelen hastanın ağız kuruluğu sıkıntısını çekmeye başladığı zamandan günümüze kadar hikayesini dinler. Büyük hastalık ihtimalini elemek için gerekli kan testlerini yapar. Sonra eğer hastanın önemli bir sorunu olduğunu işaret eden bir bulguya rastlamazsa hastanın şikayetini azaltmaya yönelik ilaçlar verir. Yeniden tükürük üretimini artırıp ağız kuruluğu şikayetini dindirmeye çalışır.
Öncelikle ağız içinde ki kuru hissiyatı gidermeye yönelik gargaralarla işe başlar. Daha sonra duruma göre tükürük bezlerini çalıştırmaya yarayacak sakız çiğneme, çeşitli drajeleri emme gibi egzersizleri tavsiye edebilir. Eğer bu da durumu kurtarmaya yetmiyorsa tükürük bezlerinin çalışmasını sağlayacak olan ilaçlarla tükürük bezlerinden tükürük salgılanmasını sağlamaya çalışabilir. Eğer bu tedavilerden hiçbiri işe yaramıyorsa o zaman daha ciddi önlemler almak adına doktorlar cerrahi müdahalelerde bulunabilirler.
Halk arasında ağız yarası olarak bilinen aft ağız içinde sıklıkla görülmektedir. Bu yaralar toplumda her beş kişiden birinde görülmektedir. Bu yaralara neyin sebep olduğu tam olarak bilinmese de çeşitli faktörlerin bu yaraların oluşmasına sebebiyet vereceği araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır.
Aft dental çalışmalar sonucunda olabileceği gibi, yanlış ve sert diş fırçalama ve yanak ısırma sonucunda da oluşabilir. Kişilerin çikolata, kahve yüksek asitli ve baharatlı gıdalara karşı hassasiyetlerinin olması da aft oluşumunu tetiklemektedir.
Yapılan klinik araştırmalara göre demir, folik asit, B12 ve çinko gibi vitamin ve mineral eksiklikleri de ağız yaralarının başlıca nedenlerindendir. Bunların dışında regl dönemindeki hormonel değişimler de aft oluşumuna sebebiyet vermektedir.
Tüm bunlara ilaveten yanak ısırması ve yemek yerken dikkat edilmemesi aft oluştur. Bunun önüne geçmek için çok sıcak besinlerden uzak durmak gerekmektedir. Ortodontik tedavilerde kullanılan diş tellerine de dikkat etmek gerekmektedir.
Bu teller de enfeksiyona sebep olmaktadır. Vücudunuzun bağışıklık sistemini etkileyen kronik rahatsızlıklarınız da aft oluşumuna sebebiyet vermektedir. Ağız içi yaralarınızla ilgili detaylı bilgi almak için hekiminizle görüşmeniz gerekmektedir. Yıl içerisinde üç kereden fazla gerçekleşen ağız yaralarınızın altında yatan sebep için muhakkak doktorunuza danışmalısınız.
Aft Oluşumu Nedir? Aftın diğer adı aftöz ülserdir. Ağız içinde oluşan ağrılı yaralara verilen genel bir addır. Ortası beyaz, kenarları da kırmızı yapıdadır. Dilde, diş etinde, damakta ve ağzın hassas bölgelerinde görülmektedir. Kişinin bir şeyler yiyip içmesine engel olduğu gibi konuşurken acı çekmesine de sebebiyet verir. Yarattığı hassasiyet ve acı hissinden dolayı hastanın gülümsemesine dahi engel olmaktadır. Ağız hastalıkları incelendiğinde en sık görülen ağız sağlığı problemi olduğu söylenebilir.
Halk arasında ağız yarası olarak nitelendirilen aft, istatistiklere göre toplumun %20’sinde görülmektedir. Kadınlarda ise daha sık görüldüğü bilinmektedir. Aft oluşumunun çeşitli sebepleri olmakla beraber acı ve yanmaya sebebiyet vererek kişinin hayatını olumsuz etkilemektedir.
Aft teşhisi için bir doktora başvurmak önemlidir. Çünkü aft oluşumunun değerlendirilmesinde kişinin yaşı, ağız içindeki yaranın yapısı ve ne kadar sürdüğü gibi faktörler önem arz etmektedir. Aft bulaşıcı bir hastalık değildir.
Ağzın tek bir bölümünde görülebildiği gibi birden fazla noktada da görülebilmektedir. Genellikle kısa sürede iyileştiği bilinse de derin aftların iyileşme süresinin 1-1,5 ayı bulabildiği görülmektedir. Çoğunlukla düzensiz aralıkla çıkar ve birkaç hafta içerisinde iyileşir. Oluşumunu tetikleyen faktörlerin incelenmesi ve buna göre bir tedavi uygulanması önemlidir.
Aft Çeşitleri Nelerdir?
Ağız yaralarının üç çeşidi bulunmaktadır. Bunlar minör, majör ve herpetiform olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
Minör aft: Birkaç mm çapında olan küçük ağız yaralarıdır. En yaygın görülen ağız yarası türüdür. Tek ya da çok sayıda görülebilmekle birlikte hastaların %85’inde görülen türdür. Genellikle yüzeyseldir ve bir iki hafta içerisinde iyileşmektedir. İz bırakmayan, kendiliğinden iyileşen ve yüzeysel olan yaralardır.
Majör aft: Minör aftlara göre daha boyutları daha büyük olmakla beraber boyutları yaklaşık olarak 1 cm’den büyüktür. Şekilleri ise düzensizdir. Majör aftlar nadiren görülen ağız yarası türüdür. İyileşme süreleri minör aflara göre çok daha uzundur. Ortalama 2-6 hafta içerisinde iyileşir. Majör aftlar hastanın sosyal hayatını etkilemektedir. Çünkü oldukça ağrılı ve acılı ağız yaralarıdır. Yutma ve konuşma zorluklarına yol açabilmektedir.
Herpetiform aft: Uçuğa benzemektedirler. Boyutları küçük olmakla beraber yaklaşık olarak 1-2 mm’dirler. Çoklu olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bulaşıcı değillerdir ve kadınlarda daha sık ortaya çıktığı bilinmektedir. Oldukça ağrılı olan herpetiform aftlar ağzın her yerinde çıkabilirler ve çoklu olarak çıkan yaralar birleşme eğilimindedirler. İyileşme süreleri aftın yapısına göre değişmekle birlikte 7-10 gün arasındadır. Herpetiform aftlar iz bırakmadan iyileşirler.
Aftın bir ağız ülseri olduğu bilinmektedir. Görünümleri değişik şekillerde olabilmektedir. Genellikle dudağın iç tarafında, yanakların iç kısmında ve damakta meydana gelmektedir. Bu tür yaralar meydana gelmeden önce karıncalanma ve kızarıklık ile kendini hissettirir. Sonrasında ise ağrı ve acı hissedilmektedir. Ağız içerisinde acı ve hassasiyete sebep olur. Yemek yerken, gülerken ve konuşurken güçlük yaşanır. Bundan dolayı da hayat kalitesini düşüren bir rahatsızlıktır.
Toplumda çok sık görülmekle birlikte çeşitli sebepleri mevcuttur. Bu sebepler kontrol altına alındığında ağız yarası oluşumunun da önüne geçilebilir. Hiçbir tedavi uygulanmadığında kendi kendine iyileşen aftlar tedavi uygulandığında daha kısa sürede iyileşmektedir. Ağız yarası oluştuğunda dikkat edilmesi gereken bazı durumlar vardır. Çok sıcak yiyecek ve içeceklerden kaçınılması gerekir. Yakıcı ve tahriş edici içecekler de ağız yarası yayılımını arttırmaktadır. Ağız yarası oluştuğunda bu tip içeceklere ara verilmesi gerekmektedir.
Bir şeyler yenilip içildikten sonra ağzın temizlenmesi gerekmektedir. Fakat ağız bakımı yaparken kullanılan diş ve ağız bakım ürünlerine dikkat edilmelidir. Ağız bakım ürünlerinin sülfat içermemesi bu açıdan önemlidir. Ağız yarası oluştuğunda ağzı tuzlu ya da karbonatlı su ile çalkalamak da sürecin kolay geçmesine katkı sağlayabilir.
Aft Nasıl Geçer?
Aftların tedavi uygulanmadığında bile kısa sürede geçtiği bilinmektedir. Bu süre 7-15 gün arasında değişmektedir. Fakat sürecin hızlandırılması istenildiğinde bir tedavi planı oluşturulmalıdır. Bu tedavi sürecinde amaç hastanın hissettiği ağrı ve sızıyı azaltmak ve ağız yaralarının tekrar etmesini önlemektir.
Tedaviye başlandıktan kısa süre sonra sonuç alınmaya başlanır. Ağrı azalmaya başlar ve yara küçülür. Bu tedavilerin başında yara yüzeyine uygulanan kremler ve jeller gelmektedir. Bu tedavi yöntemi hem uygun fiyatlı hem de pratiktir.Hekim bu süreçte kullanılması için gargara tavsiyesinde de bulunabilir. Daha detaylı bir tedavi süreci de mevcuttur.
Bu süreçte hastada ağız yarası oluşumunun sebepleri araştırılmaktadır. Fakat bu ağrı ve sızıları azaltmak için başvurulan doğal yöntemler de vardır. Bu yöntemlerin başında sıcak ve tahriş edici gıdalardan uzak durmak gelir. Alkol ve sigara tüketiminden de uzak durulmalıdır. Sonrasında günde birkaç kere su ve karbonatla gargara yapılabilir.
Bakteri oluşumunu engellemektedir. Hastalığın tanısı için ve tedavi süreci için cilt hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Tedavi süreci kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Bu nedenle sık sık tekrar eden aftlar ihmal edilmemelidir.
Ağız ve diş sağlığı insanların yaşamlarını direk etkileyen konulardan biridir. Diş çürümeleri veya kazalar sonucunda diş kayıplarının yaşanması söz konusu olmaktadır. Kaybedilen dişlerin yerine gerekli tedaviler uygulanarak yenileri eklenebilmektedir. Eklenen bu dişlere protez diş denilmektedir.
Diş problemi yaşayan kişilerin yeme ve içme sorunu yaşamamaları ve ağız estetiğinin tekrar sağlanması için farklı uygulamalar ile yeni diş eklemeleri kolaylıkla yapılmaktadır. Ağız sağlının korunması ve sağlıklı dişlerin çok daha uzun süre kullanımını sağlamak için mutlaka günde iki defa fırçalamanız gerekmektedir.
Hastaların ağız ve çene yapısını inceleyen hekimler protez diş için sabit veya hareketli olan protezleri uygulamaktadır. Bu sayede hastalar için gerekli olan çiğneme konforu sağlanılmaya çalışılmaktadır.
Protez dişler kişiye özel olarak tasarlanır. Bu sayede diğer dişler ve ağız yapısı ile yüksek seviyelerde uyum sağlanır.
Gerekli tedavi için hekimlere başvurulduğunda ağız ve çene yapısının çok daha iyi görülmesi ve eksik dişin doğru tedavi için röntgen çekilmektedir. Röntgen çekimi ile detaylı bir ağız içi muayene yapılmaktadır. Sonrasında ise uygun tedavi uygulamasına geçilmektedir.
Protez Diş Çeşitleri
Hastanın ilk değerlendirmesinin ardından protez diş için iki seçenek bulunmaktadır. Sabit ve hareketli protezler.
Sabit Protezler
Sabit protezler, diş kaybı yaşanan ilgili alanlara direkt olarak sabitlenen protezlerdir. Bu uygulama çok daha az diş kaybı yaşayan hastalara uygulanan tedavilerden biridir. Bu tedavi içinde iki farklı uygulama söz konusu olmaktadır. Köprü ve implant…
Köprü: Özellikle tek diş kaybı yaşayan hastalar uygulanmaktadır. Dişin olmadığı bölgede bulunan diğer ön ve arka diş uygun boyutlara küçültülerek olmayan diş ile birlikte yeni birbirine bağlı üç diş yapılmaktadır. Bu işleme köprü adı verilmektedir. Küçültülen dişlere uygun kaplama yapılır ve olmayan diş yerine de yeni bir diş konulmuş olur. Bu tedavinin tek dezavantajı bulunmaktadır. Köprünün yapılması için diğer sağlıklı iki dişin kullanılması gerekmektedir. Ayrıca yerine konan yeni diş direk olarak eski çiğneme konforunu sağlayamayabilmektedir.
İmplant: Son zamanlarda diş hekimlerin en sık uyguladığı ve en sağlam olan protezlerden biridir. Protez diş hatanın çene kemiğine konan özel bir titanyum vida üzerine yerleştirerek diğer sağlam dişlerden farksız bir kullanım sağlayacak şekilde yapılmaktadır. Bu sayede eskisi gibi yeme içme konforu elde edebilmektesiniz. Bu uygulama diş cerrahları tarafından yapılmaktadır. İmplant çene kemiğine kadar müdahale gerektirdiği için cerrahların bu uygulamayı yapması gerekmektedir. İmplant için diş etinde uygun bir kesi açılarak çene kemiğine vida yerleştirilecek kadar delme işlemi yapılmaktadır. Açılan alana titanyum vida yerleştirilerek iyileşme süreci beklendikten sonra üzerine kalıcı özel diş yapılarak protez diş uygulaması sonlandırılmaktadır.
Kaplamalar: Özellikle kısmi diş kayıpları sonrasında uygulanan tedavilerden biridir. Kalan diş uygun seviyelere küçültülerek üzerine özel olarak yeni bir diş yapılarak sabitlenmektedir. Bu sayede gerekli estetik ve ağız içi çiğneme konforu sağlanılmaktadır.
Hareketli protezler halk arasında takma diş olarak da bilinmektedir. Dişler hasta tarafından istendiği zaman sökülüp takılabilinmektedir. Bu tedavi özellikle çoklu diş kayıpları söz konusu olduğu zaman yapılmaktadır.
Total Protez: Hastanın ağzında eğer hiç diş kalmamammış ise protez diş komple yapılmaktadır. Özel Aklirik bir malzemeden üretilen bu dişler ağız ve damak yapısına uygun olarak alt ve üst çene için yapılır. Tamamen çıkarılabilir özelliktedir. Yani hasta için damak ve diş dokusu tamamen yeniden yapılarak kullanımı sağlanmaktadır. Hastaların bu tarz dişleri kullanmaları ve istedikleri konforu yakalamaları biraz daha uzun zaman alabilmektedir.
Parsiyel Protez: Bu protezler ise halk arasında kancalı diş olarak bilinmektedir. Kısmi diş kayıplarında bu protez diş uygulaması yapılmaktadır. Özellikle sıralı diş kayıplarında tercih edilebilinecek uygulamalardan biridir. Parsiyel protez, bölümlü protez olarak tanımlanabilir. Eksik olan dişler özel malzemeler ile yapılarak yarım damak oluşacak şekilde tasarlanır. Bu tasarımda dişler diğer sağlam dişlerden destek alıp ağız içi konforu sağlayabilsin diye teller ile sabit tutulmaktadır. Kancalı protez ismi de buradan gelmektedir.
Geçici Protezler: Hareketli protez diş olarak değerlendirilmiş olsa da bu dişler tedavi sırasında eksik kalan diş yerine geçici olarak konulan dişlerdir. Sadece estetik olarak rahatsızlık oluşmaması için kullanılmaktadır.
Protez Diş Uygulaması Kimlere Uygulanır?
Köprü, kaplama gibi uygulamalar için her hangi bir yaş sınırlaması söz konusu değildir. Hekimimiz uygun görmüş ise yapılmaktadır. İmplant ve diğer protez diş uygulamaları için çene gelişimin ve yüz gelişiminin tamamlanmış olmasına dikkat edilmektedir. Yani 18 yaşını doldurmuş olmanız gerekmektedir.
Hekimler özellikle genç hasta gurupları için çok daha uzun süreli ve rahat kullanım açısından implant uygulamasını önermektedir. Uzun yıllar istenen çiğneme konforu implantlar ile sağlanmış olmaktadır.
Protez Dişlerin Kullanımı
Hastaların pek çoğu uygulamalar sonrasında eskisi gibi yeme içe sıkıntısı yaşayıp yaşamayacaklarını merak etmektedirler. Çünkü protez diş kullanmak ve alışma süreci biraz zaman alabilmektedir. Sabit protezlerin alışma süresi bulunmamaktadır. Çünkü özel olarak tasarlanan dişler birkaç seans sonrasında aradığınız tüm konforu sunmaktadır.
Hareketli protezlerde ise takıp çıkarılma özelliğinin bulunması nedeni ile damak ile yeni diş yapısının uyum sağlaması ve çiğneme alışkanlığının, konuşma alışkanlığının tam oturması biraz zaman alabilmektedir.
Hareketli protezlerin özellikle total protezlerde ağız içi hareketlenmeleri nedeni ile kısmi problemler söz konusu olabilmektedir. Bunun içinde protez sabitleyici yan ürünlerin kullanılması tavsiye edilmektedir. Kolaylıkla uygulanan bu sabitleyiciler ile protezleriniz ağzınızda hareket etmediği için çok daha kolay gülüp, yiyip içe bilirsiniz.
Protez Dişlerin Bakımı
Sabit protezleriniz için normal ağız bakımınızı yapmaya devam edebilirsiniz. Hareketli protezler için doktorunuz özel bakım ürünleri önerebilir. Veya protezlerinizi çıkararak diş macunu ve fırça ile temizleyebilirsiniz.
Halk arasında yapılan en yanlış uygulama karbonat gibi çizici maddeler ile temizlik yapılmasıdır. Bu uygulama ile protezleriniz çizileceği için estetik açıdan kötü bir görünüm sağlayabilir. Son dönemlerde dişlerin kolay temizlenmesi için su içerisine atılan tabletler sıklıkla önerilmektedir. Bu uygulamalar ile kolayca protezlerinizi temizleye bilirsiniz.
Sabit Protez mi? Hareketli Protez mi?
Hastalar diş hekimlerine protez diş uygulaması için başvurduklarında gerekli tedavi çeşidi ağız içi duruma göre karar verilmektedir. Ancak kullanım kolaylığı açısından sabit protezler çok daha avantajlıdır. Ağız içinde sabit olan protezler hareket etmediği iççin çiğneme ve konuşma sorunları yaşanmamaktadır. Bakımı da oldukça kolay olan sabit dişleriniz estetik görünüm açısından da iyi bir görünün sağlamaktadır.
Hareketli diş protezlerinde ise konuşurken, gülerken ve yeme içme sırasında oynamalar yaşanabilmektedir. Sıklıkla protezlerin altına yiyecek kaçması ve damak uyumu yaşanabilmektedir. Hastaların bu dişlere alışması biraz fazla zaman gerektirmektedir. Özellikle tam protezler için alışma dönemi biraz daha uzun sürebilmektedir.
Hastalara protez diş uygulaması yapılmadan önce hafif bir anestezi yapılmaktadır. Özellikle implant ve köprü, kaplamalar için anestezi gerekmektedir. Bu sayede hasta hiçbir acı duymadan işlemler tamamlanmış olmaktadır.
Diş protezleri sağlamlığı açısından porselen ve zirkon olarak yapılmaktadır. Doğru kullanım ile uzun zaman protez dişlerinizi rahatlıkla kullana bilirsiniz.
Protez Dişlerin Kullanım Süresi Protez dişler için genellikle 4 yıl kadar bir kullanım süresi önerilmektedir. Bu süre sonrasında diş hekiminiz uygun görürse yeni protez uygulaması yapılabilinir.
Ne kadında ne erkekte hiç istenmeyen nefes alıp verme esnasında belirginleşen bir sorundur. Sebebi duruma göre farklılık göstermektedir. Kendi kendinize ağız kokunuz almanız oldukça zordur. Ağız kokusu ile nefes kokusunu ayırt etmek her zaman mümkün olmayabilir. Bu sebeple düzenli diş kontrolü hayatınızı kurtarabilir. Ağız kokusunu önleyici ürünler ise geçici çözümdür.
Ağız Kokusu ile Nefes kokusu Farkları?
Bu iki koku insanlar tarafından karıştırılsa da birbirlerinden farklıdır. Ağız kokusu tüketilen gıdalardan kaynaklı iken nefes kokusu mutlaka bir hastalık habercisidir. Ağız kokusu Ağız hijyenine dikkat edilince geçebilirken nefes kokusu altta yatan rahatsızlık çözümlenmeden geçmeyecektir. Nefes kokusu problemi yaşayanlarda gözlerde kaşıntı, yanma sıkıntısı olabilmektedir.
Ağız Kokusu Nedenleri Nelerdir?
Ağız kokusu hayatınızı birçok ortamda kâbusa çevirebilecek bir sorundur. Ne kadar bakımlı olursanız olun ağzınızı açtığınız anda ortaya çıkacak bu koku tüm dünyanızı başınıza yıkabilir. Ağız kokusunu kökten çözmek veya geçici çözümler bulmak mümkündür. Bizim tavsiyemiz geçici çözümleri sürekli kullanmamanız yönündedir.
Ağız kokusunun ilk ve belli başlı sebeplerinden biri dişlerinizi düzenli fırçalamamanız olabilir. Diş aralarında kalan yemek kırıntıları bir süre sonra koku oluşmasına sebep olabilmektedir. Dişlerinizi düzenli fırçaladığınız halde yine de bir koku varsa mutlaka diş ve dişetlerinizi kontrol ettirmenizi tavsiye ederiz. Çünkü diş çürüğü ileride başka rahatsızlıklara da yol açabilmektedir. Ayrıca dilin temizlenmemesi zaman içerisinde ağız kokusuna sebep olabilmektedir. Diş fırçalarının arkasında dil yüzeyini temizlemek için tırtıklı bir yüzey daha bulunduğunu unutmayın. Eğer bol baharatlı ve asitli gıdalar kullanıyorsanız ağız gargarası da kullanabilirsiniz. Ancak alkolsüz olanı tercih etmelisiniz ki ağız kuruluğu problemi yaşamayın.
Sigara kullanımı da hem ağız kokusuna sebep olur hemde zaman zaman nefes kokusuna sebebiyet verebilir. Unutulmamalıdır ki sigara kullanımı ağız kokusuyla kalmayıp zaman içerisinde diş ve dişeti rahatsızlıklarına sebep olabilmektedir.
Ağız kuruluğu da ağız kokusuna sebep olabilen bir problemdir. Tükürük ağız içerisindeki kötü kokuları temizleyebilmektedir. Bu nedenle değişik nedenlerle ağız kuruluğu yaşayanlarda koku oluşumu meydana gelebilmektedir. Sık aralıklarla azar azar su tüketimi bu kokunun önüne geçmenize yardımcı olacaktır.
Nadirde olsa dilin morfolojik yapısının bozukluğundan kaynaklı ağız kokusu görülebilmektedir. Günümüzde bu tür sıkıntı için dilin temizlenmesine yönelik aparatlar satılmaktadır. Zira bu dillerde diş fırçasının arkasıyla yapılacak dil temizliği yeterli verimlilikte olmayacaktır.
Ağız Kokusunun Tedavisi Ağız kokusunu tedavi edebilmek için öncelikle sebebini bulmakta fayda var. Bununla beraber ağız kokusu genellikle ağız sağlığına önem verilmediği için oluştuğundan ilk olarak yola bir diş hekimi muayenesiyle başlamakta fayda bulunmaktadır. Diş hekimleri detaylı muayene sonrası ağızdaki kokunun sebebini tespit edebilmektedir. Diş aralarında oluşan tartar ve plak kaynaklı sıkıntı ise; diş hekiminizin bunları temizlemesi gerekir. Sizin de gerekli bakımı yapmanız şarttır.Diş eti iltihapları ve diş taşları sadece koku oluşumuna sebep olmakla kalmaz orta vadede dişeti çekilmelerine de neden olabilir. Bu durum tüm ağız sağlığının zararınadır.
Başarısız yapılan implantlarda da diş aralarının yeterli temizlenmemesi sonucu dişeti çekilmesine neden olabilmektedir. Bu durumda ciddi anlamda koku oluşturmaktadır.
Eğer ağzınızda ağız içi enfeksiyonu varsa bununda kokuya sebep olabileceğini unutmamakta fayda bulunmaktadır. Ağızda çıkan yaralarda sebepsiz olmamakla beraber ciddi koku yapabilme potansiyeline sahiptir.
Bunun dışında ağız içerisinde yararlı bakterilerin azalmasına neden olan sigara kullanımı da koku oluşturmaktadır. Diş ve dişeti rahatsızlıklarının da oluşmasına neden olan sigara kullanımı ağız sağlığınız içinde iyi değildir. Bırakmak kısa ve net çözüm olmakla beraber kullanımda ısrarcı iseniz dişlerinizi fırçalama sayınızı artırmanız ve gün içinde ağız içerisini gargarayla temizlemenizi önerebiliriz.
Ağız kokusunu önlemek için aslında tavsiye edilebilecek en güzel şeylerden biri düzenli ve sağlıklı beslenmedir. Probiyotik içerikli beslenme diş sağlığımız içinde önemlidir. Demir eksikliğine dikkat edilmelidir. Unutulmamalıdır ki demir vücut sağlığımız gibi diş sağlığımız içinde kıymetlidir.
Eğer probleminiz hijyenik olmayan protezler ise şunu gözden kaçırmamanızı öneriyoruz. Gün boyu ağız içerisinde bulunan protezler eğer yeterli temizliğe sahip değil ise konu ağız sağlığınızdan daha öte boyutlara taşınabilir. Bunun için kullanmakta olduğunuz protez dişlerinizi temizlerken diş etlerinizin bakımına da önem vermelisiniz. Zira hijyenden uzak protezler hem dişetlerinizi hem mide ve böbrek sağlığınızı bozabilecek güce sahiptir.
Ağız Kokusu Nefes Kaynaklıysa Korkulmalı mı? Ağız kokusunun ağız içinden mi yoksa nefes kaynaklı olduğunu anlamann en güzel yollarında birisi de ağız kapalıyken burundan nefes verilmesini sağlamaktır. Eğer burundan çıkan herhangi bir koku varsa sıkıntı muhtemelen ağız içi kaynaklıdır. Değilse problemi başka yerlerde aramakta fayda bulunmaktadır. Önemli olan sorunu tespit ettikten sonra hızla tedavisinin sağlanmasıdır aksi takdirde küçük bir sorun ileride karşımıza büyük bir problem olarak gelebilir.
Ağız kokusu ağız içi sebeplerden kaynaklı değil ise biraz daha ciddi sorun var demektir. Ancak bu korkmanızı gerektirmez. Günümüzde her hastalığın erken tanı ile tedavisi çok daha kolay ve başarılı. Eğer ağız içi kokunuz nefesinizden kaynaklı ise diyabet, lösemi, anemi, bademcik ile ilgili sorunlar, sinüs akıntısı veya ateşin eşlik ettiği bir kısım rahatsızlıklarınız olabilir. Tüm bunların tedavileri günümüzde oldukça kolay ve mümkün!
Ayrıca B12, demir, çinko veya A Vitamini eksikliği de ağızda nefes kokusunu tetikleyecek problemlerin başında gelmektedir. Unutulmamalıdır ki bilinçsiz kullanılan antidepresanlar da ağız kokusuna sebep olabilmektedirler.
Çürük dişler ağızda başta olmak üzere bütün vücutta çeşitli organları olumuz etkileyebilmekte. Ancak ağız kokusundan şikayetçi olanlar çürük dişler neden ağız kokusu yapar sorusunu sormakta ve sorunlarına çözüm aramaktadırlar.
Diş çürükleri özellikle kalp ve böbreğe etki edebilir. Çürümüş dişlerde ki bakteriler kalp ve böbreğe gider ve enfeksiyon yaratırlar. Ayrıca bakteriler ağız kokusuna neden olarak kişileri zor durumda bırakabilirler.
Türkiye’de sıklıkla ağız ve diş sağlığının devamı ve korunması için kişiler yeteri kadar ağız hijyenlerine dikkat etmezler ve diş hastalıkları da bu nedenle oldukça fazla görülür. Kalp ve böbreklere kadar ciddi zararlar verebilen diş çürüklerinin oluşması aslında düzenli ve doğru yapılmayan ağız ve diş bakımından kaynaklıdır.
Hiçbir sıkıntı olmasa dahi 6 ayda bir gidilen diş hekimi muayenesinde oluşabilecek hastalıklar önceden öngörülüp önlem alınabilir yada yeni oluşmaya başlamış hastalıkların tedaviler kolaylıkla yapılabilir. Diş hastalıklarında erken teşhis tedaviyi çok kolaylaştırır ve maliyetini büyük oranda düşürür.
Vücut sağlığı birbiri ile entegredir ve bütündür. Bu nedenle dişler bu mekanizmanın önemli yapı taşları arasında yer alır. Ağız bakımlarına özen göstermeyen kişiler ağız ve diş sağlığının vücuttaki diğer hastalıkları bu derece tetiklediğinden haberleri yoktur yada bana bir şey olmaz derler. Ancak ciddi sıkıntılara yol açtığı kesinlikle bilinmelidir.
Diş Çürüklerinin Oluşması
Ağız ve diş sağlığını korumak ve sürekliliğini sağlamak için çocuklara küçük yaşlarda diş fırçalama eğitimleri verilmeli ve bu alışkanlık kazandırılmalıdır.
Sindirim ağızda başlar bu nedenle vücudun en dayanıklı yapıları olan dişler bile besinler nedeni ile zamanla aşınırlar. Her gün iki defa düzenli ve doğru diş fırçalama yaparak ve diş ipi kullanarak gıda artıklarının dişlerde ve aralarında birikmesi önlenerek plak oluşumu engellenirse sağlıklı bir ağıza sahip olmak mümkündür.
Aksi taktirde dişlere gereken özen gösterilmez ve ağız hijyeni ikinci plana atılırsa diş fırçalamanın ardından 12 saat sonra gıda artıklarının plaklara dönüşeceği bilinmelidir. 24 saat sonra ise artık oluşan plakalar maalesef diş fırçası ile temizlenmesi mümkün olmaz.
Bunun ardında ise mikroorganizmalar için bu plaklar yaşam kaynağı olarak bir üst seviyeye geçerek çoğalmaya diş minesine zarar verirler. Bu aşama daha fazla ileri gitmeden önlemler alınırsa durumu tersine çevirmek mümkün olabilir. Aksi taktirde tedavisi daha zor ve bazen geri dönüşü mümkün olmayan sonuçlar ile karşı karşıya kalınabilir.
Diş minesi zarar görür ve dişlerin üzerinde minik delikler ve çukurlar oluşmaya başlar ve bakterilerin neden olduğu sıkıntılarda baş gösterir. Bunların başında ağız kokusu vardır ve rahatsız edici boyuta ulaşabilir.
Dişleri çürüten mikroorganizmalar oluşan deliklere ve çukurlara girerek üremelerini gerçekleştirirler. Böylece dişe verilen zararı hızlandırırlar ve kötü ağız kokusuna neden olurlar. Bu nedenle kesinlikle diş bakımına özen gösterilmelidir. Aksi halde istenmeyen sonuçlar ile karşılaşmamak elde değildir.
Diş Hastalıkları Ağız Kokusunu Neden Meydana Getirir?
Diş çürümelerine neden olan bakterilerdir ve dişlerin üzerlerinde oluşan çukurlar bakterilerin yerleşmesi ve üremesi için uygun zemindir. Bu bakterilerin atıkları ise sülfürlü bileşiklere dönüşerek ağız kokusunu oluştururlar. Ölmek üzere olan yada ölmüş bakteriler sülfür bileşiğine neden olurken, zaten bakımları olmayan dişlerde ise bu süre hızlanarak kişinin kendi başına yapacağı hiçbir şey kalmaz ve dişeti hastalıkları baş göstererek ağız kokusu rahatsız edici boyuta ulaşır.
Aslında her şey düzenli ağız ve diş bakımının yapılmamasından kaynaklı olur. Ağız kokusunu bir hastalık olarak tanımlayamasak bile başka hastalıkların habercisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ağız kokusu konularının neredeyse hepsinde değindiğimiz konu olan dil temizliği gerçekten önemlidir. Ağız kokusunun ve diş çürüklerinin ana nedeni bakterilerdir. Dilin yapısı gereği bakteri oluşumuna müsaittir. Diş fırçası yada özel tasarlanmış dil fırçası kullanarak günde iki defa dil temizlenerek bakteri oluşumları engellenmelidir.
Bakteri oluşumu ile başlayan, diş çürümesi ile devam eden ve ciddi dişeti hastalıklarına neden olarak diş kayıplarına kadar uzanan bu yolculuğu diş bakımınızı yaparak hiç başlatmayabilirsiniz. Bunun yanında ağız içi enfeksiyonlara bağlı diğer organlarında ciddi oranda etkilenebildiği bilinmelidir.
Genellikle ağız kokusu olanlar bunun farkında değillerdir. Çünkü kişiler bu kokuyu kendileri hissedemezler. Ancak yakın çevrelerinden birileri uyardığında fark ederler. Ağız kokusu tek bir nedene bağlı olarak değil birçok nedenden dolayı ortaya çıkabiliyor. Burada önemli olan tedavi öncesinde kokuya tam olarak neyin neden olduğunu bularak doğru tedavi planı oluşturmaktır. Tedaviye gerekirse diş hekimi dışında gereli uzmanlık dallarında ki tıp hekimleri de katılabilir. Ağız kokusundan korunmak isteniyorsa kesinlikle ağız ve diş bakımı ihmal edilmemelidir.
Ağız Kokusu Nasıl Geçer?
Ağız kokusu şikayeti yaşanıyorsa ilk olarak bir diş hekimine giderek kokunun kaynağı tespit edilmeli ve buna göre tedavi başlanmalıdır.
Dişeti hastalıkları ile diş çürümeleri varsa kesinlikle tedavileri yapılmalıdır. Ağıza ve diğer dişlere zarar veren ve kurtarılması mümkün olmayan dişler çekilmeli ve ağız içinde oluşabilecek enfeksiyonlar engellenmelidir.
Ağız ve diş bakımına özen göstererek dişler düzenli fırçalanmalı ve dil kesinlikle temizlenmelidir. Ağızda var olan enfeksiyonların tedavisinden sonra gargara ve diş macunları ile ağzı içi hijyenine destek olunabilir. Ancak mekanik temizlikten sonra.
Her gün düzenli olarak yeteri kadar su tüketmek.
Sarımsak ve soğan pişirilerek yenirse, bunların neden olacağı kokuda olmaz.
Alkol ve sigara da ağız kokusuna neden olur. Bu alışkanlıklarınızdan vazgeçebilirsiniz.